29 Ekim 2009 Perşembe

29 Ekim’i kutlamak...

Cumhuriyetimizin kuruluşunu yeterince coşkulu ve yeterli bir şekilde kutladığımıza inanmıyorum. Oysa ne zor elde etmişiz biz o cumhuriyeti. Ne ocaklar sönmüş, ne facialar yaşanmış, yüzbinlerin kanı dökülmüş o cumhuriyet için... Aradan geçmiş 86 koca yıl... Ve biz her sene, adeta bir demirperde ülkesi hassasiyetinde kutlamışız cumhuriyeti. Sanki, cumhuriyet sanki devletinmiş gibi bile devlet asıkyüzlülüğü ile...

Oysa cumhuriyet bir karnaval, eğlence, coşku ismen değil cismen de bayram olmalı... Hep beraber sokaklara dökülüp bayram yapmalıyız... Özel gösteriler, şovlar hazırlanmalı eğlenmeliyiz yahu. Bakıyorum, şurada tarihi 200 küsur yıllık Amerika’da o çakma özgürlük günü olan 4 Temmuz, 72 milletten insanın “Amerikalı”laştırıldığı o ortamda ne güzel kutlanıyor. Havai fişekler atılıyor, halka dönük resmi geçitler yapılıyor.

Ya bizde... Hükümet ve askeri erkanın hamasi konuşmaları, birkaç ilkokul çocuğunun şiiri, Anıtkabir’i ziyaret. Hep aynı... Resmi, soğuk... Sanki zoraki yapılıyormuşcasına. Suç sadece onlarda mı? Hayır... Elbette ki, bizlerde... Buna razı olmuşuz biz. Cumhuriyet Bayramı, haftasonu bir yerlere kaçmak için iyi bir bahane olmuş bizlere...

Ha, bu yazdıklarımın bugünkü iktidarla hiçbir ilgisi yok. Daha önceki iktidarlarda da durum aynıydı hep. Birileri çıkmalı ve cumhuriyet ateşini yeniden harlatmalı... Kendimize sorup tekrar hatırlamalıyız cumhuriyeti... Ve ona yakışır şekilde kutlamalıyız... Milletçe... Coşkuyla... Eğlenerek...