8 Eylül 2009 Salı

Günün fıkrası: Temel askerde

Temel, askere gitmiş, Yunanistan sınırına tayini çıkmış. Bir gün sınırda nöbet tutarken canı sıkılınca karşı tarafta nöbet tutan Yunan askerine bir ıslık çalmış, elleriyle gökyüzünü gostererek "havacı mısın?" işareti yapmış. Yunanlı görmezden gelmiş. Biraz sonra "denizci misin?" anlamında yüzme işareti yapmış. Yunan askeri yine aldırmamış. Bir ıslık daha çalmış "topçu musun?" anlamında isaretler yapmış. Yunan oralı bile olmamış. Bir ıslık daha... "Gözcü müsün?" anlamında elleriyle dürbün işareti yapmış. Yunan askeri sırtını dönmüş. Birkaç gün sonra Yunan askere yine aynı yerde nöbet sırası gelmiş ama asker bir türlü nöbet yerine gitmiyor. "Olm git tut nöbetini askerliğini yakacaksın" demişler Yunanlı "gitmem de gitmem!" diyor. Sormuşlar "Niye gitmiyorsun, ne oldu?"... Dökülmüş Yunanlı, "Orada çılgın Türk'ün biri var. Bana 'HAVA KARARINCA YÜZEREK GELECEĞİM, SANA BİR KOYACAĞIM, GÖZLERIN YUVALARINDAN FIRLAYACAK' diyor!.."

7 Eylül 2009 Pazartesi

18 Mayıs 1919 - Mustafa Kemal, Samsun'a gitmeden önce...

- Yav bırak Mustafa abi yaa, sen mi kurtarıcan memleketi Allah aşkına!

- Ama işgal zırhlıları...

- Boşver şimdi sen işgal zırhlılarını filan... Gün gelir, memleketin malını mülkünü tapusuyla İngiliz'e satar bunlar.

- Yok canım!

- Yeminle söylüyorum, İngiliz vatandaşı bakan bile getirip koyarlarsa şaşma.

- Ama ahval ve şerait...

- Güzel abim yaranamazsın. .. Bak şimdi binicez bu dandik gemiye, taaa Samsun'a gidicez, savaş, boğuş, kendimizi paralayacağız, diyelim becerdik, devrim mevrim, anlata anlata dilinde tüy bitecek, sonra sen kahırdan ölücen, önce biraz ağlıycaklar, sonra gene "Son Osmanlı Padişahı" diye pankart açacaklar, mezarında dönücen.

- Saltanat kalsın diyosun yani...

- Alışmadık kıçta don durmaz abi, egemenlik megemenlik vereceğine, iki çuval kömür ver, daha iyi... Aha buraya yazıyorum, açlıktan nefesleri kokarken padişahlarına saltanat uçakları alırlar, bu gemiyi de jilet yaparlar, söylemedi deme.

- Efkárlandım be...

- Yakma o cigarayı gözünü seveyim, yarın öbür gün belgesel yaparlar, keş gibi gösterirler seni haberin olsun.

- Hal çaresi nedir peki?

- Al padişahın kızını, yırtalım.

- Millet ne olacak?

- Onlar da ulemaya sorsun artık ne olacaklarını, bize ne, kendi düşen ağlamaz.

- Laik olmasınlar mı, birey olmasınlar mı, kendi lisanları olmasın mı, şıhlara şeyhlere mi bırakalım kaderlerini?

- Bak ne güzel söylüyorsun, kader der geçerler, takalım takkemizi bakalım dalgamıza, iş çıkarma başımıza...

- İyi de, yazık olmaz mı?

- Asıl bu yaptığını yaparsan yazık olur... Bazıları sana inanacak, etkilenecek, senin fikirlerini yaşatmaya kalkacak, hayatları kayacak, evleri basılacak, içeri tıkılacaklar, kimine saçını örtmediği için fahişe diyecekler, kimine milletin malını Arap'a satmayın dediği için komünist diyecekler, kimine Ne Mutlu Türküm Diyene dediği için faşist diyecekler, darbeci diyecekler.. . Yorma ahaliyi, kula kulluk edelim, rahat edelim.

- Yok arkadaş, ben bi deniycem.

- E sen bilirsin gari .

(Sevdiğim bir arkadaşım göndermiş, mizah adına paylaşmak istedim)

Turkcell usulü "kürt açılımı"...

Turkcell, 3G'ye yaptığı yatırımların meyvesini toplamak için ülkenin en büyük reklam kampanyalarından birini yürütüyor. Son reklamların en önemli yıldızı ise NBA'deki temsilcimiz, milli basketbol oyuncumuz Hidayet Türkoğlu... İlk reklam serisinde "Uzayda yürümek varken dünyada koşmak niye?" diye soran Hido, yeni seride Nuri karakteriyle birlikte oynuyor. Nuri, muhtemelen salonda çalışan bir müstahdem, ya da malzemeci vs. türünden bir karakter. Belirgin bir doğu şivesi var. Yani, "kürt" olma ihtimali son derece yüksek bir vatandaşımız. Şimdi, "Her doğu şivesine sahip olanın kürt mü olması gerekiyor? Ne ilgisi var?" diye sorabilirsiniz. Haklısınız. Ben de size, "İlla doğu şivesiyle konuşan biri mi olması gerekiyordu? Niye laz değil? Lazlar yeterince komik değil mi?" diye sorarım. Bence, Turkcell gündemi güzel yakalamış ve iyi bir kokteyl yaratmış. Bu tür etnik kokteylleri Hollywood da sıkça yapar. Beyaz oyuncunun yanına, ya siyahi, ya da bir uzakdoğu kökenli bir oyuncu eklenerek daha geniş bir kitleye ulaşılır. Nuri'nin kimliğinde doğumyeri olarak neresi yazıyor bilmiyorum ama muhtemelen Diyarbakır olmalıdır diye düşünüyor, Turkcell usülü "kürt açılımı"nın arkasındaki zihniyeti kutluyorum.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Günün fıkrası: Seni asla unutmayacağız!

İki komşu kadın hafta sonu kocaları olmadan yemeğe çıkmışlar.

Yemekten sonra bara falan derken sabaha doğru körkütük sarhoş eve yürümeye başlamışlar.

Birden sıkıştıklarını farketmişler ama etrafta tuvalet falan bulamamışlar. Bir mezarlığın yanından geçerken biri

- Hadi şurada yapalım kimse görmeden!..

Başka çare de yok, korka korka girip bir kenarda işlerini bitirmişler.

Temizlenmek için bir şey bulamadıklarından biri külodunu çıkarıp kullanmış atmış, diğeri eve böyle dönemem diye oradaki çelenklerden yere düşmüş bir kağıt bandı alıp kullanmış.

Sabah kocalardan biri uyanıp karısını donsuz olarak sızmış görünce telefona sarılıp öbür kocayı aramış:

- Oğlum bu karılar bizi boynuzluyor galiba... Benimki eve sabaha karşı ve donsuz olarak dönmüş iyi mi?...

- Sen gene şükret haline birader, bizimkinin kıçına "seni asla unutmayacağız" diye bir de bant yapıştırmışlar...