20 Temmuz 2010 Salı

In Vino Veritas*


İnsan ömründe öğrenme süreci bitmiyor… Ve öğrenilen her yeni şey hayatınızda yeni ufukların açılmasına neden oluyor. Dün gece de böyle bir gece yaşama fırsatımız oldu. Dünyanın en iyi 50 restoranından biri olarak tanımlanan Köşebaşı’nda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu mutfağının birbirinden leziz mezeleri, kebapları ve mangal ürünlerini tadarken, yine aynı yörenin toprağında yetişen üzümlerden yapılan şarapları yudumladık.

Detaylarından daha sonra söz edeceğim bu güzel toplantıda rehberimiz Kayra Şarap Akademisi Müdürü Cüneyt Uygur’du… Zaten kariyerini turizm sektöründe yapan Cüneyt Bey, bize yepyeni kapılar açtı. Bir şarabı nasıl değerlendireceğimizi anlattı. Aslında pek de aklımıza getirmediğimiz bir gerçeği düşündürttü bizlere... “Şarap da bir canlıdır… Ve doğada ilk kez karşı karşıya gelen iki canlı önce bakışır, sonra da koklaşır…” Bizler de Buzbağ koleksiyonunun ürünleriyle, hem bakıştık, hem de koklaştık… Detayı biz de kalsın, daha ileri gittiğimizi bile söyleyebilirim. Gecenin ilerleyen saatlerinde herkes Buzbağ’dan bir parça ve güzel anılarla döndü evlerine…

İlk öğrendiğimiz şey, fiyatı ne olursa olsun bir şarabın “iyi” olarak nitelendirilebileceğiydi. Yani fiyatında “tevazu” gösteren şaraplara, gereken saygıyı göstermek gerekirdi. Şarap ne ayyaş, berduş, ne de çok üst düzey kişilerin tekelinde olan bir içki değildi. Özellikle Avrupa kültüründe toplumun en altından, en üstüne kadar birçok sofrada yer alan, yemeğin lezzetiyle uyum sağlayarak size ağzınızın içinde festivaller yaşatan bir katalizördü…

Dedim ya, öyle bir geceydi ki, tek bir yazıyla ifade etmek son derece güç… Hele evin yolunu saat 01:30’da bulmuşken, bunları da yazmam bir mucize… Yazılar devam edecek, sizlerle şarabın nasıl değerlendirildiğini öğrendiğim kadarıyla paylaşacağım…

*Gerçek, şarapta gizlidir anlamına gelen Latince söz. Şarabın dili çözdüğünü ve insanların şarabın etkisi altında doğru söylediklerini anlatmak için kullanılır. Buraya yazdığım doğrularda şarabın ne kadar etkisi olduğunu bilmiyorum. Ama doğru bir dünya için şarap içmek gerekiyorsa, herkes şarap içsin diyorum…

18 Temmuz 2010 Pazar

Jim’e göre(*) iPad ve Sosyal Ağlar


Belki bin kere bıkmadan izlediğim filmlerden biridir “K9”… James Belushi’nin 65 model Mustang’inin ön koltuğunda oturan Jerry adlı Alman kurt köpeğinin görüntüsü zihnimde o kadar berrak duruyor ki, hani neredeyse HD kalitesinde… Hele limuzinde kanişle yaşadığı aşktan sonra James Brown’ın “I Feel Good”u eşliğinde yaşadığı o keyif dolu sahneyi unutmak ne mümkün… Her seferinde hiç tutamam kendimi, katıla katıla gülerim.

James Belushi, Hollywood’un son 20 yılına damgasını vurmuş önemli komedi yıldızlarından biri şüphesiz… Son dönemde “According to Jim” (Jim’e göre) adlı dizide izliyorduk onu. Ancak 182 bölüm ve dokuz yıldan sonra yeni maceralara yelken açtı. Önce bir Roman Polanski filmi olan “Ghost Writer”da biraz da geride kalan ama güçlü bir rolde izledik onu. Saçlarını kazıtmıştı… Bugünlerde evliliğinde sorunları olan alkol bağımlısı bir avukatı canlandırdığı “The Defenders” adlı dizi ile gündemde…

Peki, bayram değil, seyran değil niye kendisinden söz ediyorum ki? Şöyle söyleyeyim, geçtiğimiz günlerde James Belushi ile tanışma şerefine nail oldum. Kendisi Arnavutluk’ta faaliyet gösteren yüzde 80 Çalık, yüzde 20 Türk Telekom ortaklığı olan Eagle Telekom’un reklamlarında oynuyor ve şirket, bu kampanyaya bağlı olarak kendisini İstanbul’da konuk ediyordu.

Güzide basınımızın yönelttiği “Bu reklam kampanyası kaça mal oldu?” gibi sıradan ve klişe sorulardan sonra, James’e birkaç soru sorma fırsatı buldum. Öncelikle “According to Jim”in yerli versiyonunu izleyip izlemediğini, daha sonra da cep telefonunu, iletişim teknolojilerini nasıl kullandığını sordum. Diziyi henüz izlemediğini, kendisine haber vermelerini beklediğini söyledi. Oysa dizi önceki akşam oynamıştı, kaçırdığını söyleyince gülüştük, “Eh artık sen de tekrar gösterimleri izlersin” deyince, “Kaydetsinler, Amerika’ya giderken izlerim artık” dedi. Cep telefonu konusuna gelince derin bir iç geçirdi ve şunları söyledi: “Tam anlamıyla bir bağımlıyım. Telefon kadar mesajlar da çok önemli benim için… Şu anda karımın bana aldığı bir iPad var, en gözde cihazım o… Hatta geçenlerde iPad’im yüzünden, havaalanı güvenliğini bile ayağa kaldırdım. Sürekli iletişimde olmam gerekiyor, tutkunuyum…” Hemen yapıştırdım, “Peki Twitter hesabın var mı?”… Kafasını kaşıdı ve yanıtladı: “Aslında halkla ilişkiler yöneticim çok istiyor, bana yararı olacağını düşünüyor. Ama bana göre değil yaaa…”

Oysa James’in aksine birçok Hollywood ünlüsü Twitter sayesinde doğrudan hayranlarına ulaşıyor. Örneğin yine bir komedi yıldızı olan Danny DeVito’yu uzun zamandır izliyorum. Hemen her yerde çıplak ayağının fotoğrafını çekerek Twitter’a gönderiyor, yeni bir stil yarattı… Ve Arnold Schwarzenegger, DeVito ile “Twins” (İkizler) filminde oynayan bugün Kaliforniya Valisi olan Schwarzenegger de Twitter aracılığıyla icraatlerini seçmenleri ve hayranlarıyla paylaşıyor. Türkiye’den de birçok örnek var. En başta da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül geliyor. Kendisi “cbabdullahgul” kullanıcı ismiyle, 33 bin civarında kullanıcı tarafından izleniyor.
Kıssadan hisse… James Belushi, 56 yaşında olmasına rağmen teknolojiyi yakından izliyor ve son dönemin en trendy cihazı iPad ile çok mutlu. Ama sosyal ağlar konusunda temkinli… Onu yönetenlerin ısrarına rağmen, bu konuda herhangi bir adım atmıyor. Oysa Twitter’da Yerebatan Sarayı’nda gezerken, Medusa başlı sütuna bakıp da 7 yaşındaki oğluna, o yılan saçlı kadının mitolojide insanları bir bakışıyla nasıl da taşa çevirdiğini anlattığını tüm hayranlarıyla birlikte paylaşabilirdi…

(*) Belushi, "According to Jim" (Jim'e göre) adlı dizide tam dokuz yıl rol aldı.

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Dostlarını satanların yeri...

Paulo COELHO'nun, Şeytan ve Genç Kadın adlı romanından hoş bir bölüm;


..."Yolları oldukça uzunmuş, yokuş yukarı gidiyorlarmış, güneş yakıcıymış, ter içinde kalmışlar, susamışlar.

Bir dönemecin ardında harika bir mermer kapı görmüşler; kapı, ortasında bir çeşme bulunan altın döşeli bir
meydana açılıyormuş, çeşmeden berrak bir su akıyormuş.

Yolcu, kapıdaki bekçiye dönmüş.

'İyi günler.'

'İyi günler,' diye yanıt vermiş bekçi.

'Burası harika bir yer, adı ne?'

'Burası cennet.'

'Ne iyi, cennete gelmişsiz, çünkü çok susadık.'

'İçeri girip dilediğiniz kadar su içebilirsiniz' , demiş bekçi ve eliyle çeşmeyi göstermiş.

'Atımla köpeğim de susadılar.'

'Kusura bakmayın,' demiş bekçi.

'Buraya hayvanlar giremez.'

Yolcu çok üzülmüsş, çok susamışmış, ama suyu tek başına içmek istemiyormuş. Bekçiye teşekkür edip
yoluna devam etmiş. Epeyce bir süre yamaç yukarı gittikten sonra, eski görünümlü küçük bir kapıya varmışlar,
kapı iki yanı ağaçlıklı toprak bir yola açılıyormuş. Ağaçlardan birinin altında, şapkasını alnına indirmiş, uyur gibi
yatan bir adam varmış.

'İyi günler,' demiş yolcu,

Adam başını sallamış.

'Atım, köpeğim ve ben çok susadık.'

'Şurada taşların arasında bir pınar var,' diyen adam eliyle orayı işaret etmiş. 'İstediğiniz kadar su içebilirsiniz.'

Yolcu, atı ve köpeği pınara gidip susuzluklarını gidermişler.

Yolcu bekçiye teşekkür etmiş.

'İstediğiniz zaman yine gelebilirsiniz, ' demiş bekçi.

'Buranın adi ne?' diye sormuş yolcu.

'Cennet.'

'Cennet mi? Ama mermer kapıdaki bekçi bana orasının cennet olduğunu söyledi.'

'Orası cennet değil cehennemdi.'

Yolcunun aklı karışmış 'Sizin adınızı kullanmalarına niye izin veriyorsunuz? Yanlış bilgi vermeleri büyük karışıklığa neden olur!'

'Hiç de değil. Aslında onlar bize büyük bir iyilikte bulunuyorlar. En iyi dostlarına sırt çevirenlerin hepsi orada kalıyor çünkü.

13 Temmuz 2010 Salı

HTC Tattoo... Bir küçücük Android’cik!..

Google’ın Android işletim sistemiyle birçok cep telefonu üreten HTC, Mayıs sonunda Vodafone aracılığıyla HTC Tattoo’yü Türkiye’ye getirdi. Daha önceki Hero modelinden daha farklı olan HTC Tattoo, küçük, dinamik ve kullanıcı dostu bir ürün.

ÜRÜNÜN ÖZELLİKLERİ:

BOYUTLARI : 106 X 55.2 X 14 mm.

AĞIRLIĞI : 113 gr.

CHIPSET : Qualcomm®MSM7225™, 528 MHz

EKRAN : 240 X 320 QVGA, 2.8” TFT Dokunmatik

KAMERA : 3.2 MP

FİYATI : 575-625 TL


EDİTÖRÜN YORUMU:


HTC Tattoo, gençlere hitap eden bir telefon… Öncelikle dış görünüşüyle… Değişik renkler ve arka kapak resimleri mevcut. Dilediğinizi rahatlıkla seçebiliyorsunuz. Siyah, kahverengi, mor ya da gümüş renkleri emrinize amade… Arka kapakta hemen altta Android’in o sevimli yüzü size gülüyor.

Ele, avuca sığmayan bir telefon gibi… Tabii bunda daha önce Hero ve HD2 kullanmış olmanın etkileri de var. Bu üç HTC arasında Hero, ele oturması ve boyut olarak ideal… Ama HD2’de de video izlemenin tadı başka türlü, bir de taşıma kolaylığı olsa…

Tattoo, ufak gibi görünse de ekranı hayli işlevsel… Ben bile dolma parmaklarımla ekran klavyesinde çok zorlanmadan yazı yazabildim. Android, kullanımı son derece kolay bir işletim sistemi. Dolayısıyla Tattoo’ye hemen o gün alışabilirsiniz.

Telefonun arayüzünü istediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Ancak standardı da çok kullanışlı… Özellikle hava durumu animasyonları bir harika… Üstelik çok da güvenilir… Hava günlük güneşlikken, yağmur gösteriyordu. Herkes, cihazın bozuk olduğunu zannederken, öyle bir yağmur indirdi ki, artık herkes hava durumunu Tattoo’dan sorar oldu.

Android telefonlarda en çok sevdiğim şey, Google eşleşmesinin ful olması. E-postalarına bakabildiğin gibi, Kişiler hesabını da istediğin gibi kontrol edebiliyorsun. Bu da şu anlama geliyor. Telefona ne olursa olsun kişiler listenize bir şey olmuyor. Dolayısıyla “telefonu kaybettim, değiştirdim, artık sana ulaşamıyorum” diye bir bahane de kalmıyor.

Elbette Android’in birçok avantajı var. Ama Android Market açık olursa elbette… Ne yazık ki, Android uygulamalarının bedava, ya da bir bedel karşılığı ödendiği bu ortam Türkiye’yi kapsama alanı dışında bırakıyor. Oysa iPhone’u bugün bu noktaya getiren en önemli unsurun Apple Store olduğunu bilmek gerek.

ARTILARI :

· Bir Android telefon için hesaplı bir fiyata sahip. Vodafone kampanyasında uzun vadeli taksit avantajı da bulunuyor.

· Dokunmatik ekranlı telefonlar arasında en küçük ve taşıması kolay olanı.

· Google hesabı olanlar için senkronizasyon büyük avantaj.

· Facebook, Twitter gibi sosyal ağ fanatikleri için çok güzel uygulamalar.

EKSİLERİ :

· Pil ömrü beklenilenin altında gibi geldi bana.

· Telefon bir keresinde kendini reset’ledi. Tüm bilgileri tekrar girmek zorunda kaldım.

· Navigasyon tuşu olmamış, daha zarif yapılabilirdi.