15 Ocak 2010 Cuma

Tamam, golü Digiturk attı da… Pası kim verdi?

Geçtiğimiz günlerde Turkcell Süper Lig maçlarının naklen yayını için nefes kesen bir ihale yapıldı. Dokuz yıldır naklen yayın ihalesini kimselere kaptırmayan Digiturk’ün karşısında bu yıl Türk Telekom bulunuyordu. IPTV projesini gerçekleştirirken işleri hızlandırmak ve başarıyı garantilemek için bu önemli içeriğe sahip olmak isteyen Türk Telekom, ihalede pazarlığı kızıştırdı ve rakam 321 milyon dolara çıktı. Bu rakama yüzde 10 federasyon payı, yüzde 2 organizasyon payı ve yüzde 18 KDV eklenince Digiturk’ün bir yıl için ödeyeceği toplam rakam 424 milyon 233 bin dolara ulaşıyor. Dört yılda yaklaşık 1 milyar 700 milyon dolar gibi bir rakamdan söz ediyoruz ki, hatırlarsınız Turkcell, GSM işletme lisansı için 25 yıllığına 500 milyon dolar ödemişti.

İhalenin geçmiş yıllarına baktığımızda yıllık rakamların 118-125milyon dolar gibi rakamlardan nasıl olup da 321 milyon dolara ulaştığını iyi tahlil etmek gerekiyor. Krizin dünyayı kasıp kavurduğu şu günlerde dolar bazında yüzde 120’den fazla bir büyümeden söz ediyoruz. Dolayısıyla düz mantık yürüterek, Digiturk’ün 700 bin civarında olduğu söylenen abone sayısını da 1,5 milyona yükseltmesi önemli bir zorunluluk gibi görünüyor. Şu aşamada bu ihalenin Digiturk’e ve Türk futboluna hayırlı olmasını dilemekten gerek, hepsi bu…

Galiptir bu yolda mağlup derler ya, Türk Telekom da bu ihaleyi kazanamadı ama bu rakamın 321 milyon dolara ulaşmasını sağlayarak Türk futboluna büyük bir katkıda bulundu. Hadi jargonuna uyalım, futbol diliyle söyleyelim, golü Digiturk attı ama “al da at” türünden gol pasını Türk Telekom vermiş oldu. İşte bu pas sayesinde Türk takımlarının kasasına önemli miktarda para girecek. İnşallah doğru dürüst harcarlar, çarçur etmezler…

5 Ocak 2010 Salı

"Ezel"i senaryo takıntıları...

Osman Sınav’ın “Deli Yürek” adlı mafya dizisiyle piyasaya adım atan ve Türk televizyonlarında yeni bir çığır açan Kenan İmirzalıoğlu, son günlerde “Ezel” adlı diziyle ortalığı kasıp kavuruyor. Hikâye, “intikam”ın soğuk yenmesi gerektiğini anlatan, bu intikamdan izleyicinin de kendine keyifli bir pay çıkartmasını sağlayan tipik bir Monte Kristo uyarlaması. Sezarın hakkı sezara, iyi de bir iş, Ay Yapım’ı kutlamak gerek. Ama geçen gün izlediğim bölümde senaristler öyle bir uçmuşlar ki, tarifi mümkün değil…

Ezel, Ramiz Dayı’dan Ali’nin infazını ertelemesini istiyor. Yanında deşifre olmuş Tevfik’le kaçan Ali, Bulgaristan’a yola çıkmak üzere trene biniyor. Bu arada bütün parasını da kaçarken Sirkeci’nin göbeğinde bıraktığı Hummer’ında unutuyor. İstasyondaki çember “bir şekilde” kırılıyor ve Ali trene biniyor, ardından güç bela da olsa Tevfik de treni yakalıyor.

Kompartımanda Bulgaristan hayalleri kurulurken telefon çalıyor ve en sevinçli anında Tevfik’e güvenen Ali, Tevfik’in aslında tetikçisi olduğunu anlıyor (İhanet no.2). Sonra Tevfik, yapamayacağını söyleyerek silahı Ali’ye vererek kendini vurmasını istiyor. Ali, Tevfik’e sarılıyor ve Bulgaristan’a gitmek yerine İstanbul’da kalmak ve Dayı’nın üstüne gitmeye karar veriyor. İşte şu kadarcık sahnede aklıma bir sürü soru geldi.

1 – Ali, Bulgaristan’a trenle gitmek konusunda niye bu kadar ısrarcı? Altında Hummer’ı var. Şuradan Bulgaristan arabayla 2 saat. Üstelik peşindekileri atlatma şansı da var. Bu tren istasyonu muhabbeti acayip zorlama geldi bana sizi bilmem ama…

2 – Tevfik, silahı Ali’ye doğrultup da sıkamayınca, “Kusura bakma abi yapamayacağım!” diyor. Kafasına silah dayalı olan Ali de “Ne kusuruna bakacağım oğlum” diye yanıtlıyor. Bu diyalog beni koparttı.

3 – Her şeyden işkillenen Ali, nedense Tevfik’İn bu ikinci ihanetini de görmezden geliyor. Aslında o karakterdeki Ali’nin yapması gereken silahı alıp Tevfik’in kafasına sıkmaktır. Senaristler, çok iyimser duygularla hareket etmişler gibi.

4 – Tamam Tevfik emri yerine getirmedi. Ali, yine kurtuldum zannetti, her şey Ezel’in oyunuydu. Amma, Ali nasıl oluyor da Bulgaristan hayallerinden vazgeçiyor. Ya Bulgaristan’a gitselerdi, Tevfik ne yapacaktı? Ali’nin İstanbul’da kalacağını Ezel nasıl tahmin ediyor? Müneccim mi bu herif?

5 – Emri yerine getiren Tevfik, üsse dönerken, vs. ne zaman Ramiz Dayı’yı görse Dayı adama üçüncü sınıf zenci muamelesi yapıyor. Adam emirleri yerine getirmekten başka ne yapıyor ki? Ramiz Dayı, biraz ayıp etmiyor mu?

Hadi gelin çıkın, işin içinden…