19 Nisan 2007 Perşembe

Ne kadar biliyoruz?

Türkiye'de futbol izleyen erkeklerin hemen hemen tamamı Mourinho'ya bile rahmet okutacak kadar futbol bilgisine sahiptirler... Maçları izlerken verdikleri direktifler, oyun taktikleri müthiştir, asla yanılmazlar ve her zaman doğru oyuncuyu seçmeyi bilirler. Hayır bu söylediklerimi harfiyen ben de yapıyorum, kimseyi kınadığım filan yok. Maçı izlerken bir futbolcunun üstüste hata yaptığını görünce avazım çıktığı kadar "değiştir şunu hoca" diye bağırıyorum, sanki sesimi duyacaklarmış gibi. Takım kadroları açıklandığında "Vay, şunu niye takıma almamışsın hoca" diye isyan ediyorum, sanki o oyuncunun fizik kondisyonundan haberdarmışım gibi... Bunu yapan yalnızca ben olmadığım için kendimi bir nebze olsun daha rahat hissediyorum. Bunun dışında, bu işten para kazananlar da var. Bir zamanlar futbol oynamış, hakemlik yapmış şahıslar, teknik direktörlükte dikiş tutturamamış eski futbolcular gazetelerde, tv'de yorumcu olarak istedikleri gibi sallıyorlar, biz de onları zevkle izliyoruz.

2007 Türkiye futbol sezonuna baktığımızda, Fenerlisi Zico'dan, GS'lisi Gerets'den ve BJK'lisi Tigana'dan şikayetçi... Kimse teknik direktöründen memnun değil... İyi de... Geçen gün oturdum ve düşündüm... Bakın ne gibi bir sonuca vardım.

Örnek olarak Zico'yu vereceğim ama Gerets de, Tigana da aynı durumda... Zico, Brezilya futbolunun Pele'den sonra yetiştirdiği en iyi futbolcu olarak biliniyor. Tamam, "iyi futbolcu" olmak iyi teknik direktör olmak anlamına gelmiyor. Mourinho da beden eğitimi hocası... Ama dünyanın en çok kazanan teknik direktörü... Her neyse... Zico, 54 yaşında. Futbola 10 yaşlarında başladığını varsaysak, aşağı yukarı 40-45 yıldır futbolun içinde olan, hayatı yalnızca futbol olan bir insan... Binlerce maç oynamış, dünyanın dört bir yanında çimlere basmış, futbolcu psikolojisinin ne olduğunu en iyi bilenlerden biri olması gereken birisi... Teknik adamlık kariyerinde bir Japonya milli takımı deneyimi var. Şimdi biz yemiyoruz, içmiyoruz, diyoruz ki, "Zico, futboldan anlamıyor... Takımı yapamıyor, oynatamıyor.. Biz olsak, şunu şuraya, bunu buraya..." böyle devam ediyoruz. Futbolun konuşulduğu, sosyal ortamlarda hele bir de kafa dengimizi bulduk mu, veriyoruz coşkuyu: "Hocam, şunu transfer etmeleri gerekiyordu. Ya o adam sağ açık oynar mı? Adam bir kere sol ayaklı.." muhabbeti gırla gidiyor.

Bizimkisi "cahilin cesareti mi?" yoksa gerçekten de haklı mıyız? Baksanıza, üç büyük takım da çok kötü bir sezon geçiriyor. Teknik direktörler maçı izleyen seyirciden farklı değiller. Oyunun kaderini etkileyecek değişiklikleri yapamıyorlar, maçı izlemek ve hata yapan futbolculara tahammül etmekle geçiriyorlar. Ben bu işin içinden çıkamadım... Futbolu güzel yapan unsurlardan biri de bu herhalde... Çünkü herkes içinde kendine göre bir yer bulabiliyor...
Hadi sağlıcakla kalın...

Hiç yorum yok: